Search
Close this search box.

Aile Şirketlerinde Sosyal Uyum Ve Yeşil Dönüşüm

Table of Contents

Tekstil ihracatçıları, yeşil uyum stratejilerini benimseyerek uluslararası pazarlarda rekabet avantajı elde ederken, aile şirketleri ise sahip oldukları değerler ve uzun vadeli bakış açıları sayesinde bu süreçte önemli bir rol oynayabilirler.

Dergimizin 368’inci sayısında yayımlanan “Yeşil Dönüşüm ve Sosyal Uyum: Geleceğe Yatırım Fırsatı” başlıklı yazımızda, son yıllarda önemi artan yeşil dönüşümün, compliance (sosyal uyum) içine alınması ile özellikle tekstil sektöründe ihracat odaklı çalışmalarını devam ettiren şirketlerin kısa zamanda fayda sağlayacakları birtakım önerilerde bulunmuştuk. Söz konusu çalışmaların yapıldığı esnada, şirket yapılarına uygun adımların atılması maksimum faydayı sağlayacaktır. Bu noktada Türk şirketlerin yaklaşık yüzde 90’ının, aile şirketi olduğunu görüyoruz. TÜİK ve İstanbul Ticaret Odası verilerine göre Türkiye’de aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl. Aile şirketlerinin sadece yüzde 30’u ikinci kuşağa, yüzde 12’si üçüncü kuşağa geçebiliyor. Dördüncü kuşağa geçebilenlerin oranı ise yüzde 3’te kalıyor. Bu oranlara bakıldığında yeşil dönüşüm sürecinde aile şirketlerinin dezavantajlı oldukları düşünülse de diğer şirket yapılarından çok daha fazla avantaja sahip oldukları da bir gerçektir. Aile şirketleri, mülkiyeti ve yönetimi büyük ölçüde bir ailenin elinde bulunan işletmelerdir. Bu şirketler, genellikle aile bireylerinin aktif olarak yönettiği ve kuşaktan kuşağa devredilen işlet melerdir. Ortaklar ya da yöneticiler hem özel hayatlarında hem de şirket işleri dolayısıyla sıkı bir temas hâlindedir.

Aile Şirketlerinin Avantajları

  1. Uzun vadeli perspektif: Aile şirketleri, genellikle uzun vadeli hedeflerle hareket eder. Bu, stratejik kararların alınmasında daha sabırlı ve sürdürülebilir bir yaklaşım benimsenmesine olanak tanır.
  2. Değerler ve kültür: Aile şirketleri, güçlü bir değerler sistemi ve kurumsal kültüre sahiptir. Bu, çalışanların bağlılığını artırır ve iş etiği ile yönetim süreçlerinde tutarlılık sağlar.
  3. Esneklik ve hızlı karar alma: Aile şirketlerinde karar alma süreçleri daha hızlı ve esnek olabilir. Bu, değişen piyasa koşullarına hızlı adaptasyon sağlar.

Aile şirketlerinin karşılaştığı zorluklar

Kurumsallaşma ve profesyonelleşme: Birçok aile şirketi, büyüdükçe kurumsallaşma ve profesyonelleşme ihtiyacı duyar. Ancak bu süreç, genellikle karmaşık ve zorludur. Aile üyeleri arasında rol ve sorumlulukların netleştirilmesi, profesyonel yöneticilerin işe alınması ve modern yönetim tekniklerinin benimsenmesi gerekmektedir. Kuşaklar arası geçiş: Aile şirketlerinin karşılaştığı en büyük zorluklardan biri, kuşaklar arası geçiş sürecidir. Kurucu nesilden sonraki nesillere geçiş, işletmenin sürekliliği ve başarısı açısından kritik öneme sahiptir. Bu süreçte yeni neslin yeterince eğitilmesi ve hazır hâle getirilmesi gerekmektedir. Finansal zorluklar: Aile şirketleri, genellikle sermaye birikimi ve finansal kaynaklara erişim konusunda zorluklar yaşayabilir. Bu, işletmenin büyüme ve genişleme potansiyelini sınırlayabilir. Ayrıca finansal yönetim konularında aile üyeleri arasında anlaşmazlıklar da ortaya çıkabilir.

Geleceğe Yönelik Stratejiler

Kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesi: Aile şirketlerinin uzun vadeli başarısı için kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesi önemlidir. Bu, şeffaflık, hesap verebilirlik ve adil yönetim gibi unsurları içerir. Aile konseyleri ve dış danışmanlar, bu süreçte önemli rol oynayabilir.

Eğitim ve gelişim: Aile üyelerinin ve çalışanların sürekli eğitim ve gelişim programlarına katılması, işletmenin rekabet gücünü artırır. Liderlik becerileri, finansal yönetim ve stratejik planlama konularında eğitimler, aile şirketlerinin başarısını destekler.

Yenilikçilik ve teknoloji kullanımı: Günümüzde rekabetin yoğun olduğu iş dünyasında, yenilikçilik ve teknoloji kullanımı hayati önem taşımaktadır. Aile şirketleri, dijital dönüşüm ve yenilikçi iş modelleri ile rekabet avantajı elde edebilirler.

Aile şirketlerinin, en zorlandıkları alan ise iç ilişkilerdir. Zira iç ilişkilerde birbirlerinin istek ve taleplerini herhangi bir karşılık hesabı yapmadan kabul eden ve karşılayan kişiler, şirket ilişkilerinde daha akılcı ve hesaplı davranma eğiliminde olduklarında ihtilafların yaşanmaması kaçınılmaz hâle gelmektedir. Özellikle genç aile üyelerinin şirket işlerine ilgi göstermesi, yeni çekirdek ailelerin oluşması, çekirdek aile üyelerinin, amca gibi aile üyelerine yabancılaşması, aileye yeni giren üyelerin (gelin, damat) farklı bakış açıları, beklentilerin yönetilememesi, gerekli iletişimin hiç olmaması ya da sağlıksız yürütülmesi, ailenin kıdemli üyeleriyle genç üyeleri arasındaki nesil farklılığı nedeniyle başlayan çatışmalar ile karşılaşılmaktadır. Aile içinde yaşanan sorunlar şirket ilişkilerini, şirkette yaşanan sorunlar aile ilişkilerini zedeleyerek zincirleme bir etki doğurmaktadır. Bir defa ihtilaf çıktığında genellikle azınlık konumunda olan pay sahibi aile üyeleri, şirketin haklı sebeple feshi, yöneticilere karşı sorumluluk, şirket yönetimi için kayyım atanması, genel kurul toplantısında alınan kararların iptali, özel denetçi atanması, bilgi alma hakkının kullanılması, kâr payının ödenmesi davaları, mirasa ilişkin davalar, şahsî husumetten doğan şikayetler ve davalar, duruma göre iş hukukuna ilişkin davalar olmak üzere çok çeşitli ve sayıda karşılıklı davalar açmaktadır.

Bu dava sürecinde ise şirket yıpranmakta, şirket yönetici ve çalışanları kendileri için istikbal görmedikleri şirketten ayrılmanın yollarını aramakta, şirket alacaklıları endişelenmekte, vadeli ham madde alımları zorlaşmakta, bankalar yeni kredi kullandırmamakta ya da mevcut krediyi tahsil etmenin yollarını aramaktadır. Şirket faaliyetlerinin daha iyi yürütülmesi ve geliştirilmesi için harcanacak emek, mesai, parasal kaynak dava sürecinde mevcudun paylaşılmasına tahsis edilmekte ve ciddi kaynak israfı olmaktadır.

Sürecin sonunda bir değer olan şirketler, ekonomik olarak ve/ veya hukuken sona ermektedir. Şirketlerin verimli şekilde faaliyette bulunmasında, faaliyetlerini devam ettirmesinde menfaati olanlar sadece pay sahipleri ve aile üyeleri değildir. Şirket çalı şanlarının, yöneticilerin, alacaklıların, şirkete mal ya da hizmet sağlayanların, şirketten mal ya da hizmet tedarik edenlerin, vergi ve istihdama bağlı olarak devletin ve toplumun da şirketin hayatını devam ettirmesinde menfaati bulunmaktadır. Kısacası, aile şirketlerinin sürdürülebilirliği, sadece finansal performanslarına değil, aynı zamanda aile içi ilişkilerin ve değerlerin korunmasına da bağlıdır. Bu noktada aile anayasası devreye girer. Aile anayasası, aile üyeleri arasında ortak değerlerin ve hedeflerin belirlenmesini, şirketin yönetim yapısının ve miras planlamasının düzenlenmesini sağlar. Yeşil dönüşüm sürecinde compliance ile zaman-fayda dengesinin sağlanması için yapılacak çalışmalara, şirketin yapısına özgü ve aile şirketleri için en başta hazırlanması gereken aile anayasasının da ilave edilmesi, şirketin bu süreçten menfaatini en üst düzeye çıkaracaktır. Tekstil ihracatçıları, yeşil uyum stratejilerini benimseyerek uluslararası pazarlarda rekabet avantajı elde ederken, aile şirketleri ise sahip oldukları değerler ve uzun vadeli bakış açıları sayesinde bu süreçte önemli bir rol oynayabilirler. Çevresel sürdürülebilirlik ve uyum konularında atılacak adımlar, sadece bugünün değil geleceğin de kazanımı olacaktır.

Bu makale 31 Temmuz 2024 tarihinde İTKİB Hedef Dergisinin 369. sayısında yayınlanmıştır.

About the Author:

Latest Articles In The Law Bulletin
Dr. Süleyman KIRAN
Alihan KIZILTEPE
Mustafa Safa TÜRE
Dr. Fatih AYDOĞAN
Serpil ÖZCAN
News from AESY Legal!
Copyright © 2024 AESY Legal