1.) GENEL OLARAK CEZA KOŞULU
Ceza koşulu(“Cezai Şart”) en basit tanımıyla borçlunun, asıl borcunu hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı taraflarca önceden kararlaştırılmış bir edimde bulunmayı taahhüt etmesidir.[1]
Ceza koşulu ile birlikte borçlu tarafı ifaya zorlamak, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü olarak tespit etmek ve ifayı engelleyen ceza koşulunda borçlunun ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden kolayca dönmesi amaçlanmıştır.
Ceza koşulunun varlığından söz edebilmek için aşağıdaki unsurların gerçekleşmesi gerekmektedir:
– Geçerli bir temel borç ilişkisi ve bu ilişkiden doğan bir asıl borcun bulunması gerekir.[2]
Bu sebeple ceza koşulu, asıl borca bağlıdır ve ancak bu borca aykırı davranılması ile doğabilecek olan feri bir edimdir.
– Asıl borçtan bağımsız olarak ekonomik değer taşıyan bir edim içermelidir.
Bu noktada ceza koşulu denilince akla sadece paranın ödenmesi gelmemelidir. Verme borçlarının dışında, yapma ve yapmama borçları için de ceza koşulu kararlaştırılabilir.
– Sağlararası bir hukuki işlemden doğması gerekmektedir.
Ceza koşulunun yalnızca sağlararası işlemlerle kararlaştırılabilmesinin nedeni, ölüme bağlı tasarruflarda muhatabın tasarrufun konusunu tayin özgürlüğü içinde olmamasıdır.[3]
Ceza koşulunun türleri ise şu şekildedir:
-Seçimlik Ceza Koşulu: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun(“TBK”) m.179/1 uyarınca “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.”
Alacaklı, seçimlik bir hakka sahiptir. Bu bağlamda, seçimlik ceza koşulu söz konusu ise, alacaklı hem borcun ifasını hem de cezanın ödenmesini talep edemez.[4]
-İfaya Eklenen Ceza Koşulu: TBK m.179/2 uyarınca “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.”
-İfayı Engelleyen Ceza Koşulu: Bir başka deyimle “dönme cezası”dır. TBK m.179/3 uyarınca “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.”
Dönme cezasında borçlu, sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeyi feshedebilir veya bu sözleşmeden dönebilir. Alacaklı ise bu durumda borçludan asıl edimin ifasını isteyemez.
2.) CEZA KOŞULUNUN İNDİRİLMESİ
2.1.) Ceza Koşulunun İndirilmesi Kavramı
Taraflar serbest iradeleriyle meydana getirdikleri sözleşmelere aynen uymakla yükümlüdür. Ancak hukukumuzda, sözleşme özgürlüğüne bazı sınırlamalar getirmiştir. TBK m.27 uyarınca “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” şeklinde hüküm kurularak tarafların sözleşme serbestliğini kısıtlanmıştır. Keza ceza koşulunun kısıtlanması hususunda da birtakım düzenlemeler mevcuttur. TBK m.182/1’de “Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.” şeklinde belirtilse de TBK m.182/3’te “Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.Yani TBK 182. maddesinin ilk fıkrasında taraflara ceza koşulu miktarı hususunda serbestçe belirleme yetkisi vermiştir. Ancak aynı maddenin üçüncü fıkrasında bu serbestliğin kötüye kullanılarak ekonomik açıdan borçlu aleyhine dengeleri bozulmasının önüne geçilmek istenmiş ve maddeden de açıkça anlaşıldığı üzere koşullar oluştuğu takdirde hakime aşırı gördüğü ceza koşulunu indirme mükellefiyeti yüklenmiştir.
2.2) Ceza Koşulunun İndirilmesinin Hukuki Niteliği
Ceza koşulunun indirilmesinin hukuki niteliği hususunda doktrinde çeşitli görüşler bulunmaktadır.
Bir görüşe göre aşırı ceza koşulunun indirilmesi mutlak butlan (kesin hükümsüzlük) yaptırımıyla açıklanmaktadır. Bu görüşe göre aşırı ceza koşulu, ahlaka aykırı sayılmasa bile kanunun emredici hükümlerine aykırı sayılmalıdır. Bu sebeple hakim, ceza koşulunun aşırılık teşkil eden kısmı kanunun emredici hükümlerine aykırılık teşkil ettiğinden kısmi kesin hükümsüzlüğe dayanarak ceza koşulu meblağını indirmelidir.[5]
Diğer bir görüşe göre ise, ceza koşulunun indirilmesi iptal yaptırımı ile açıklanarak ceza koşulunun aşırı olduğu ölçüde iptalinin mümkün olduğunu savunulmaktadır. Yani ceza koşulu başlangıçta geçerli iken, borçlunun iptal hakkını kullanmasıyla birlikte, geçmişe etkili olarak geçerliliğini kaybedecektir.
Ceza koşulunun indirilmesine ilişkin görüşlerden bir diğeri de sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanır. Bu görüşe göre, taraflarca kararlaştırılan ceza koşulu aşırı olduğu takdirde alacaklı, borçluya karşı ceza koşulu talebi bulunduğundan sebepsiz olarak zenginleşir ve borçlu, sebepsiz zenginleşmeye yol açan bedelin iadesini talep edebilir. Dolayısıyla alacaklının aşırı ceza koşulunun ifasına yönelik talebi, haklı bir nedene dayanmaz. Ceza koşulunun indirilmesinin hukukî niteliğine ilişkin değineceğimiz fakat 6098 sayılı Borçlar Kanunu ile anlamını yitiren bir görüş ise, ceza koşulunu indirme hakkını yargısal yenilik doğuran hak olarak nitelendirmektedir.[6]
2.3) Ceza Koşulunun İndirilmesinin Koşulları
-Geçerli ve Gerçek Bir Ceza Koşulunun Bulunması
Ceza Koşulunun indirilmesinden bahsedebilmek için öncelikle bir ceza koşulunun varlığı gerekmektedir. Nitekim geçerli olmayan bir ceza koşulunun indirilmesi de söz konusu olmaz. Geçersiz bir ceza koşulu ifa edilmişse sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanarak geri istenebilir.
-Ceza Koşulunun Muaccel Olması
Ceza koşulunun indirebilmesi için bu ceza koşulunun muaccel olması gerekir. Zira ceza koşulu muacceliyet kazanmadan ne borçlu indirim isteyebilir ne de borçlu talep etse bile hakim indirime karar verebilir. Çünkü muaccel olmadan ceza koşulu bağımsız bir alacak vasfı kazanmaz ve onun bağımsız olmayan bu durumu bir indirim yapılmasına engeldir. Hatta bu durumda ceza koşulunun aşırı olup olmadığına dair bir tespit davası dahi açılamayacaktır.[7]
-Borçlunun Kusurlu Olması
TBK m.182/2 uyarınca “Asıl borç herhangi bir sebeple geçersiz ise veya aksi kararlaştırılmadıkça sonradan borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle gelmişse, cezanın ifası istenemez. Ceza koşulunun geçersiz olması veya borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple sonradan imkânsız hâle gelmesi, asıl borcun geçerliliğini etkilemez.” Dolayısıyla her halükarda borcun borçlunun sorumlu tutulamayacağı bir sebeple imkânsız hâle geldiği takdirde ceza koşulu istenemeyeceği belirtilmiştir. Ancak taraflar borçlunun kusursuz olsa bile ceza koşulunu ifa edeceğine ilişkin sözleşme yapabilecektir. Bu durumda ceza koşulunun indirimi yoluna başvurulabilir.
-Ceza Koşulunun İfa Edilmemiş Olması
Ceza koşulunun indirimi ancak ifa edilmemiş bir ceza koşulu borcunda mümkün olacaktır. Ancak bu koşul doktrinde tartışmalıdır. Bir görüşe göre ifa edildikten sonra da aşırı ceza koşulunun indirilmesi talep edilebilir. Baskın olan bir diğer görüşe göre ise, ceza koşulunu ifa eden borçlu, bunun indirilmesini talep edemez.[8] . Çünkü borçlu ceza koşulunu ödemekle ceza koşulunun aşırı olmadığını ve ceza koşulunun indirilmesinden de vazgeçtiğini göstermektedir.
-Ceza Koşulunun Aşırı Olması
Yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere hakim aşırı gördüğü ceza koşunu indirecektir. Ancak ceza koşulunun aşırılığının tespitinde hangi ölçütlerden faydalanılacağı kanunda belirtilmemiştir. Dolayısıyla ceza koşulunun aşırılığının tespitinde faydalanılacak ölçütler doktrin ve uygulama tarafından şekillenmiştir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu bir kararında[9] ceza koşulunun aşırılığının tespitinde tarafların ekonomik durumu, alacaklının menfaatleri, borçlunun kusurunun derecesi gibi unsurların etkili olduğuna yer verilmiştir.
3.) Tacirler Arasında Düzenlenen Ceza Koşulunun İndirilmesi
Tarafların, sözleşme özgürlüğü gereği ceza koşulunu serbestçe belirleyebilmekte olmasına karşılık gerekli koşulların oluştuğu takdirde TBK 182. Maddesi uyarınca hakim bu ceza koşulunu resen indirebileceğini belirtmiştik. Ancak, hakimin ceza koşulunu resen indirme yetkisi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (“TTK”) tacirler bakımından kısıtlanmıştır.
TTK 22. Maddesi’nde “(1) Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanununun 121 inci maddesinin ikinci fıkrasıyla 182 nci maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525 inci maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” şeklinde hüküm kurularak tacir sıfatına sahip borçlunun aşırı ceza koşulunun indirilmesini talep etmesini yasaklamıştır.
Kanun koyucu ceza koşulunun borçlusunun tacir olduğu hallerde ceza koşulunun indirilmesinin talep edilememesini, tacirlerin TTK’da belirtildiği üzere basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğüne bağlamıştır. Nitekim tacirler özenli, basiretli bir iş adamı gibi hareket etmekle yükümlü olmakla beraber bir sözleşme akdederken aşırı bulduğu ceza koşulunun doğuracağı sonuçları iyi hesap etmelidir. Dolayısıyla tacirin ceza koşulunu en baştan kabul etmemesi gerekir. Aksi takdirde tacir sözleşme akdettikten sonra ceza koşulunun indirilmesini talep edemeyecektir.
Ancak Yargıtayın yerleşik içtihatlarında[10] tacirin ticari işletmesi ile ilgili olan sözleşme ve bu sözleşmede öngörülen ceza koşulu, miktar itibari ile “tacirin ekonomik mahvına neden olacak derecede yüksek” ise tacir ticari kişilik hakkına, adalet ve hakkaniyete aykırı bulunduğu gerekçesiyle ceza koşulunun tamamen kaldırılmasını veya makul düzeye indirilmesini isteyebilir.[11]
4.) SONUÇ
Ceza koşulunun, sözleşme serbestisi çerçevesinde tarafların birbirlerini ifaya zorlaması ve borçlunun borcunu ifa etmesinde teşvik edici etkisi bulunmaktadır. Taraflarca belirlenen ceza koşulunun aşırı olması ve belirtilen koşulların oluşması durumunda ise TBK m.182 uyarınca ceza koşulunun hakim tarafından indirilebileceğine değinilmiştir. Ayrıca tacirler bakımından ceza koşulunun TTK m.22 uyarınca indirilmesinin talep edilmesinin mümkün olmadığı fakat Yargıtay kararları doğrultusunda uygulamada tacirin ekonomik mahvına neden olacak derecede yüksek ceza koşulunun mevcut olması durumunda ceza koşulunun indirilmesinin talep edilebilmesine olanak tanınmıştır.
[1] Ceza koşulu, yalnızca TBK’da yer almayıp 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da yer verilmiştir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158-161.maddelerinde “cezai şart” kavramına yer verilirken 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179-182.maddelerinde ise “ceza koşulu” kavramı tercih edilmiştir. Ancak uygulamada cezai şart kavramının sık sık kullanıldığı görülmektedir.
[2] 2 SCHWENZER, s.497; KOCAAĞA, s.83; CANSEL/ÖZEL, 721; DEMİRTAŞ, s.851; OĞUZMAN/ ÖZ, s.535; KELLER/SCHÖBİ, s.110
[3] BÜHFD – Temmuz 2023 – C. 9 – S. 2 – s. 317-361
[4] REİSOĞLU, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, s.456
[5] Ceza koşulunun indirilmesinin hukuki niteliği hakkındaki görüşler hakkında detaylı bilgi için bkz. TUNÇOMAĞ, Cezai Şart, s.135-150; GÜLSEVEN, 45 vd.
[6] Bu görüşe göre hâkim aşırı ceza koşulunu re’sen indiremez; borçlunun indirilmesine ilişkin mutlaka bir talebi olması gerekir. Dolayısıyla hâkimin taleple bağlılığı söz konusudur. Ancak bu görüş, TBK m.182/III hükmü ile anlamını yitirmiştir. TBK m.182/III’e uyarınca hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu re’sen indirmekle yükümlü olup taleple bağlı değildir.
[7] GÖKÇEOĞLU, Haluk Kamil; Cezai Şart ve Güncel İçtihadlar, İstanbul 2007, s. 67
[8] 5 EREN, s.1331; BİLGE, s.119; TUNÇOMAĞ, Cezai Şart, s.154; KOCAAĞA, s.227; ÇINAR, s.100; GÜLSEVEN, s.93; ÇINAR, s.99; OĞUZMAN/ÖZ, s.554; KELLER/SCHÖBİ, s.115.
[9] “… Hâkim, cezai şartın fahiş olup olmadığını değerlendirirken, tarafların ekonomik durumları, borçlunun ödeme gücü, alacaklının, kendisine asıl borcun ifasındaki yararıyla cezai şart ödenmesi halindeki yararı arasında makul ve adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılmasından dolayı alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması sebebiyle sağladığı menfaat, borçlunun kusuru derecesi ölçü alınıp cezai şart miktarı hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olarak saptanmalıdır. Hâkimin bu kuralları uygularken kullanacağı takdir hakkının Yargıtay denetimine elverişli olması gerekir. Aşırılığın belirlenmesinde cezai şartın, borcun yerine getirilmesi için davalı üzerinde bir baskı yaptığı da gözetilip böyle bir baskının ortadan kaldırılması sonucunu doğuracak şekilde indirimden kaçınılmalıdır.” YHGK 27.03.2013 T. E.2012/13-821, K.2013/409 sayılı kararı.
[10] Bu hususta oldukça eski zamanlardan beri yerleşmiş Yargıtay içtihatları mevcuttur. Bkz: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.1974 Tarihli 1970/1053 E. 1974/222 K. sayılı kararı.
[11] “Öte yandan Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, sözleşmenin tarafları ceza miktarını tayinde serbest olmakla birlikte hükmedilecek ceza tutarının hak, adalet ve nefaset kurallarına da uygun olması gerekir. TBK. 182/son maddesi gereğince Hâkim borçluyu iktisaden sarsan ceza miktarını tenkisle mükellef olup, hâkim tarafından resen nazara alınması gereken bu hüküm açısından; borca aykırı davranılması yüzünden uğranılan zarar ile tayin edilen ceza tutarı arasında adalet ve hakkaniyet ölçüsünü zedeleyen bir fark bulunmamalıdır. Esasen TTK’nın 22’nci maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan ceza tutarı borçlunun iktisaden sarsılmasını, çöküntüye uğramasını mucip olacak ise indirim isteyebileceği uygulamada kabul edilmektedir.” Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 21.06.2017 Tarih 2017/11148 E. 2017/10611 K.sayılı kararı.