Sözleşme serbestisi gereği, yapılan bir sözleşmenin bedeli yabancı para birimi üzerinden belirlenebilir[1]. Ayrıca tarafların, ödemeye ilişkin olarak da aynen mi yoksa Türk Lirası karşılığı ile mi ödeneceği veya Türk Lirası ile ödenecekse hangi kur üzerinden ödeme yapılacağı gibi belirlemeleri yapması da mümkündür. Faturada yer alacak olan bedel ise, hem Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 21/1’e hem de Vergi Usul Kanunu (“VUK”) m. 229’a göre, tarafların sözleşmede belirlemiş olduğu bedeldir. Dolayısıyla sözleşme bedelinin yabancı para üzerinden belirlenmesi halinde faturadaki bedel de yabancı para birimi ile olabilecektir[2].
Yabancı para birimi üzerinden anlaşılan sözleşmelerin ve dolayısıyla yabancı para birimi ile düzenlenmiş olan faturaların bedeli genellikle Merkez Bankasının yayınladığı döviz alış kuru üzerinden Türk Lirası’na çevrilerek ödenmekte ve defter ve hesaplara da bu şekilde geçirilmektedir[3].
Taraflar arasındaki sözleşme bedeli, yabancı para birimi üzerinden kararlaştırılmış ise faturada da bu şekilde gösterilebilecektir[4]. Vadeli satışlarda, yani faturadaki bedelin, faturanın düzenlendiği tarihten sonraki bir tarihte ödendiği ve ödeme günündeki kur ile faturanın düzenlendiği tarihteki kur farklılık gösterdiği takdirde, bir kur farkı doğar[5].
Katma Değer Vergisi Kanunu[6] m. 24/1-c’ye göre kur farkı, matraha dahil olan unsurlardandır. 105 seri no’lu KDV Genel Tebliği’ne[7] göre, bedelin döviz cinsinden veya dövize endekslenerek belirlendiği işlemlerde, bedelin kısmen veya tamamen vergiyi doğuran olaydan sonraki bir tarihte ödenmesi halinde ortaya çıkan kur farkının, vergisel anlamda vade farkı niteliğinde olduğu ve matrahın bir unsuru olarak vergilendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Buna göre lehine kur farkı ortaya çıkan tarafça, malın teslim edildiği veya işin yapıldığı tarihteki KDV oranı uygulanmak suretiyle fatura düzenlenir.
Kur farkı faturası, TTK m. 21 bakımından fatura niteliği taşımaz ve itiraz edilmemesi m. 21/2 anlamında sonuç doğurmaz[8]. Zira kur farkı faturası düzenlenmesinin temelinde; bir mal satışı, üretimi, bir işin veya hizmetin görülmesi değil, borçlanılan bedelin ödenmesinden önce düzenlenen faturaya kıyasla, Türk Lirası karşılığı üzerinden hesaplandığında daha az bir ödeme yapılmış olması veya daha fazla ödeme alınmış olması vardır. Diğer bir deyişle kur farkı faturası, doğrudan taraflar arasındaki sözleşmeye ilişkin değil, gelir-gider durumunu gösteren bir belge olarak düzenlenir ve vergisel anlamda sonuç doğurur. Ticaret hukuku açısından bakıldığında ise yapılan ödeme, tarafların anlaştığı biçimde veya Türk Borçlar Kanunu m. 99’a göre, gerçekleştirilmiş olacaktır. Dolayısıyla taraflar arasındaki ilişkide ödemenin, olması gerekenden fazla veya eksik olması durumu söz konusu olmayacaktır[9].
Kur farkı faturası TTK bakımından fatura niteliğine sahip olmamakla birlikte VUK bakımından faturadır. Zira vergi kanunları bakımından, taraflardan biri lehine doğan kur farkı, vergilendirmeyi ve dolayısıyla faturalandırmayı gerektirir. Bu durumda ödemenin aynen veya Türk Lirası ile yapılması fark etmeksizin, taraflardan biri lehine kur farkı meydana geldiği takdirde, lehine kur farkı doğan taraf, ödenen bedel ile faturadaki bedel arasındaki farkı esas alarak kur farkı faturası düzenler ve bu şekilde tarafların kayıtları arasındaki fark ortadan kalkmış ve bu fark vergilendirilmiş olur[10].
*Bu makalenin yazımında, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Dr. Fatih Aydoğan danışmanlığında Merve Ektaş tarafından yazılan “Ticaret Hukukunda Fatura” adlı tezden yararlanılmıştır.*
[1] İstisnai haller için bkz. 30.10.2018 tarih ve 30317 sayılı R.G.’de yayınlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2018-32/45).
[2] Yabancı para biriminin faturada kullanımına ilişkin düzenlemeyi içeren VUK m. 215/2-a’ya göre; “Kayıt ve belgelerde Türk para birimi kullanılır. Belgeler, Türk parası karşılığı gösterilmek şartıyla, yabancı para birimine göre de düzenlenebilir. Şu kadar ki yurt dışındaki müşteriler adına düzenlenen belgelerde Türk parası karşılığı gösterilme şartı aranmaz.”.
[3] Oğuz Kürşat Ünal, Fatura ve Teyit Mektubu, 6. B. Ankara, Bilge Yayınevi, 2015, s. 82 vd.
[4] Taraflar arasındaki anlaşmaya göre bedel döviz belirlenip ödeme Türk Lirası ile de yapılacak olabilir. Bu halde fatura bedelinin Türk Lirası ile gösterilip açıklama kısmında döviz karşılığının yazılması da mümkündür.
[5] Ancak unutulmamalıdır ki kur farkını talep hakkı, düzenlenen ilk faturadan değil taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiden doğar. Kur farkını talep edebilmek için; ilk düzenlenen faturanın döviz üzerinden düzenlenip Türk Lirası karşılığının açıklamada gösterilmesi ve borçlunun, açıklamada yer alan Türk Lirası bedeli ödemesi gerekir. Borçlanılan bedelin tespitinde ödeme tarihindeki kur dikkate alınacağından eksik veya fazla ödeme yapılmış olması ihtimali gündeme gelir. Bu halde taraflardan biri lehine oluşan kur farkını talep hakkı doğar. Diğer bir ihtimal ise taraflar arasındaki sözleşmede, ödemenin gecikilmesi halinde kur farkı alınacağının ayrıca düzenlenmiş olmasıdır. Bu durumda, sözleşmede belirlenen ödeme gününde, fatura Türk Lirası üzerinden düzenlense dahi sözleşme gereği, fiili ödemenin yapıldığı tarihteki kur sebebiyle yine taraflardan biri lehine kur farkı talep hakkı doğabilir.
[6] R.G. 02.11.1984 tarih ve 18563 sayı.
[7] R.G. 30.06.2007 tarih ve 26568 sayı.
[8] TTK m. 21’e göre, düzenlenen belgenin fatura niteliği taşıması için bir tacirin, ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olması ve buna ilişkin olarak belgenin düzenlenmiş olması gerekir. Ancak kur farkına ilişkin bedel, bir mal satımı, üretimi, görülen bir iş veya bir menfaat sağlanmasına ilişkin olmadığından bu hüküm uyarınca fatura niteliği taşımayacaktır. Bu sebeple maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen, faturanın tebliğ alınmasından itibaren 8 gün içerisinde itiraz edilmemesi halinde içeriğinin kabul edilmiş sayılacağına ilişkin karine burada uygulama alanı bulmayacaktır.
[9] Elbette ki bedelin gününde ödenmemesi, Türk Lirası ile yapılan ödemenin hatalı kur üzerinden hesaplanması gibi uyuşmazlıklar doğabilirse de bunun da borçlar hukuku ve ispat hukuku çerçevesinde incelenmesi gerekecektir.
[10] Ünal, a.g.e., s. 83.