29.05.2024 tarihli ve 32560 sayılı Resmi Gazete’de Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (kısaca “7511 sayılı Kanun”) yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir. 7511 sayılı Kanun’da yer alan bazı düzenlemeler, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (kısaca “TTK”) yapılan değişiklikleri ihtiva etmektedir. 7511 sayılı Kanun’da yer alan ve TTK’da değişiklik meydana getiren düzenlemelere ilişkin bilgi ve değerlendirmelerimiz aşağıda yer almaktadır:
1-366 ncı Maddede Yer Alan Hükümde Yapılan Değişiklik:
TTK’nın “Görev Dağılımı” başlıklı 366 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “her yıl” ibaresi 7511 sayılı Kanun değişikliği ile çıkartılmıştır.
Önceki düzenlemede yönetim kurulu üyeleri en çok 3 (üç) yıl süre ile seçilebilmekte iken yönetim kurulu başkan ve başkan vekilinin her yıl seçilmesi zorunlu idi. Bu durum anonim şirketlerde, yönetim kurulunun yasal azami süre olan 3 (üç) yıl için seçilmiş olması ihtimalinde dahi ihtiyaç olsun veya olmasın her yıl yönetim organizasyonun yeniden belirlenmesi yükümlülüğü doğurmakta ve halihazırda görevde olan yönetim kurulu başkan ve vekilinin bir sonraki yıl seçilmediği durumda TTK’da yönetim kurulu başkan ve vekiline atfedilen görev, yetki ve sorumlulukların kim veya kimler tarafından kullanılacağı hususu çeşitli belirsizlikler yaratmaktaydı.
Yeni düzenleme ile bu tip sorunları bertaraf etmek ve yönetim organizasyonunda süreklilik tesis etmek adına yönetim kurulu başkan ve başkan vekilinin de yönetim kurulu üyesi gibi 3 (üç) yılı aşmayacak şekilde belirtilen görev süresi ile uyumlu olacak şekilde seçilebilmesine olanak tanınmıştır.
2-375 nci Maddede Yer Alan Hükümde Yapılan Değişiklik:
TTK’nın “Devredilemez Görev ve Yetkiler” başlıklı 375 nci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları” hükmü kısmen revize edilerek yerine “Şube müdürleri hariç olmak üzere müdürlerin ve aynı işleve sahip kişilerin atanmaları ve görevden alınmaları” hükmü ihdas edilmiştir.
Kanun teklifine bakıldığında söz konusu hükümde geçen “müdürler” ibaresinin üst düzey yönetime dair olduğu buna karşın eski düzenlemenin lafzına göre bütün müdür ve imza yetkililerinin atanmaları ve görevden alınmaları işleminin yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında yer aldığı, bu durumun hükmün yorumunda ciddi manada ihtilaflar ortaya çıkardığı ifade edilmiştir.
Modern çağın bir getirisi olarak şirketlerin giderek kurumsallaşması ve rekabet güçlerinin olabildiğince arttırılması açısından şirket faaliyetlerinin şirket merkezi dışındaki yerlerde sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi adına şube açılması, günümüz ticari hayatının ihtiyaçlarından biri haline gelmiştir. Bu anlamda gerek mevcut gerekse ileride açılacak yeni şubelere dair süreçlerin hızlı bir şekilde tamamlanabilmesi de şirketler açısından büyük önem arz etmektedir.
Bu doğrultuda şube ağı geniş olan ve temsil yetkisini haiz çalışan sayısı görece fazla olan şirketlerde görevli her düzeyde çalışanın atanma ve görevden alınmalarına ilişkin yetkinin yönetim kuruluna hasredilmesi, yönetim kurulunun iş yükünü gereksiz bir şekilde arttırmak ile birlikte bilhassa şirketlerdeki iş süreçlerini oldukça yavaşlatarak sekteye uğratmakta idi.
Yeni düzenleme ile şirket işlemlerinin kolaylaştırılması ve işlemde açıklığın sağlanması bakımından şube müdürlerinin (kanun teklifindeki ibare ile “üst düzey yöneticiler dışındaki kişiler”in) atanma ve görevden alınmaları yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasından çıkartılmıştır.
3-392 nci Maddede Yer Alan Hükümde Yapılan Değişiklik:
TTK’nın “Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı” başlıklı 392 nci maddesinin yedinci fıkrası hükmüne 7511 sayılı Kanun ile şu hüküm eklenmiştir:
“İstemin uygun görülmesi halinde çağrı, yönetim kurulu başkanınca yapılır. Ancak yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun yazılı istemi üzerine, yönetim kurulu başkanı yönetim kurulunu istemin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağırmak zorundadır. Bu süre içinde yönetim kurulu toplantıya çağrılmadığı veya yönetim kurulu başkanı veya başkan vekiline ulaşılamadığı hallerde, çağrı doğrudan istem sahiplerince yapılabilir. Çağrı üzerine yapılacak toplantılarda toplantı ve karar nisapları hakkında 390’ncı maddenin birinci fıkrası uygulanır. Esas sözleşmede yönetim kurulunun toplantıya çağrılmasına ilişkin farklı bir usul belirlenebilir.”
Eski düzenlemede yönetim kurulunu toplantıya çağırma yetkisi sadece yönetim kurulu başkanına ve TTK’nın genel düzenlemeleri gereğince yönetim kurulu başkanına ulaşılamadığı hallerde yönetim kurulu başkan vekiline bırakılmış, her yönetim kurulu üyesinin başkandan yönetim kurulunu toplantıya çağırmasını yazılı olarak isteyebileceği düzenlenmişti ancak yapılan bu yazılı talep akabinde takip eden işlemlerin ne olduğu veya talebin yerine getirilmemesi durumunda nasıl bir yol izleneceği öngörülmemişti.
Ayrıca yönetim kurulu başkanının müzakere ihtiyacını içerir kimi talep karşısında sessiz bir tutum sergilemesi şirketin idare ve yönetiminden sorumlu yönetim kurulunun karar alma süreçlerini sekteye uğratmakta ve yönetim kurulunun çoğunluğunun iradesinin fiiliyata geçmesini engellemektedir.
7511 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile birlikte yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu tarafından yapılan yazılı toplantı istemlerinde yönetim kurulu başkanına toplantıya çağırma zorunluluğu getirilmiş, yönetim kurulu başkanınca gerekli süre içerisinde yönetim kurulunu toplantıya çağırmadığı ya da başkan veya başkan vekiline ulaşılamadığı hallerde istemin doğrudan çağrı sahiplerince yapılabilmesine olanak tanıyarak yönetim kurulu üyelerine istisnai nitelikte toplantıya çağırma hakkı bahşedilmiştir.
4-Geçici Madde 7’de Yer Alan Hükümde Yapılan Değişiklik:
TTK’da yer alan Geçici Madde 7’nin on beşinci fıkrası hükmüne 7511 sayılı Kanun ile şu düzenleme eklenmiştir:
“Bu maddede öngörülen usule uygun olarak kaydı silinen şirket veya kooperatifin ihyasına ilişkin yapılacak yargılamada ilgili ticaret sicili müdürlüğü aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilemez.”
Geçici Madde 7 hükmü anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerde hükümde sayılan hallerden birinin tespit edilmesi veya bildirilmesi halinde tasfiye ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi usulünü öngörmektedir. Bu maddede belirtilen şartlar sağlandığı takdirde sicilden kaydı silinen şirketler hakkında bu şirketin alacaklıları ile hukuki menfaati bulunan diğer kişiler haklı nedenlere dayanarak mahkemeye başvurma ve şirketin ihyasını isteme hakkına sahiptir.
Ne var ki eski düzenlemenin mevcut olduğu düzende kaydı silinen şirket veya kooperatifler hakkında açılan ihya davalarında yapılan yargılama neticesinde ihya kararı ile birlikte davaya yasal hasım olarak gösterilmek zorunda olan ticaret sicili müdürlükleri aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilebilmekteydi.
Madde hükümlerini uygulamakla yükümlü olan ve madde gereğince gerekli işlemleri tesis eden ticaret sicili müdürlüklerinin bu tarz bir tehdit altında bulunması hakkaniyetle bağdaşmayacağından 7511 sayılı Kanun ile getirilen yeni düzenleme ile söz konusu yargılama sonucunda ilgili ticaret sicili müdürlüğü aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceği hususu hüküm altına alınmıştır.
4-7511 sayılı Kanun ile İhdas Edilen Geçici Madde 15 Hükmü:
25.11.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı gereğince asgari sermaye tutarı anonim şirketler için 50.000 TL’den 250.000 TL’ye, kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde 100.000 TL’den 500.000 TL’ye, limited şirketler için ise 10.000 TL’den 50.000 TL’ye yükseltilmiştir.
Geçici Madde 15 düzenlemesi ihdas edilmeden önceki dönemde söz konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile yeni asgari sermaye tutarları 01.01.2024 tarihinden sonra kurulan anonim ve limited şirketler bakımından uygulama alanı bulmaktadır. Fakat bu tarihten önce ticaret siciline tescil edilmiş olan ve sermayeleri yeni asgari sermaye tutarının altında kalan şirketler açısından sermaye intikabına yönelik herhangi açık bir düzenleme bulunmamaktaydı.
Uygulamada bu konuda mevcut olan muğlaklıkları gidermek adına 7511 sayılı Kanun ile Geçici Madde 15 düzenlemesi hüküm altına alınmıştır. Buna göre;
- Sermayeleri yeni asgari sermaye tutarının altında kalan anonim ve limited şirketlerin, 31.10.2026 tarihine kadar yeni sermaye düzenine geçmeleri gerekmektedir. Bu geçişi sağlayamayan şirketler infisah edilmiş sayılacak ve TTK’da öngörülen tasfiye sürecini başlatarak ticaret sicili kaydının terkinini sağlamaları gerekecektir.
- Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden halka açık olmayan anonim şirketlerin 31.01.2026 tarihine kadar başlangıç sermayeleri ile çıkarılmış sermayelerine ilişkin intibakı sağlamaları gerekecektir.
- Anonim ve limited şirketlerin sermaye intibak süreçlerini daha hızlı ve pratik şekilde gerçekleştirebilmelerine imkan sağlamak adına sermayelerin belirtilen tutarlara yükseltilmesi için yapılacak genel kurul toplantılarında toplantı nisabının aranmayacağı ve kararların toplantıda mevcut oyların çoğunluğu ile alınacağı öngörülmüş ayrıca aleyhe imtiyaz kullanımı engellenmiştir.
- Ticaret Bakanlığı’na 31.12.2026 tarihini birer yıl olarak en çok iki defa uzatabilme yetkisi tanınmıştır.